Browsing by Author "Arsan, Saadet"
Now showing 1 - 12 of 12
Results Per Page
Sort Options
Item A Successful Whole Body Therapeutic Hypothermia for Hypoxic Ischemic Encephalopathy During an ECMO Run in a Newborn(Switzerland: Frontiers Media S.A., 2019-03-22) Okulu, Emel; Tıp Fakültesi; Arsan, Saadet; Atasay, Begüm; Erdeve, Ömer; Kendirli, Tanıl; Pekcici, Bahar BingölerData regarding the safety of using therapeutic hypothermia (TH) with extracorporeal membrane oxygenation (ECMO) in neonates with both hypoxic ischemic encephalopathy (HIE), and respiratory failure are lacking. TH is not associated with an increased incidence of hemostatic complications, but hypothermia may impair coagulation. Herein, we report a case of a newborn who had meconium aspiration syndrome and HIE and underwent both TH and ECMO. He did not have any bleeding or circuit complications, and mortality as short-term outcome along with well-neurodevelopmental outcome.Item An Observational, Prospective, Multicenter Study on Rescue High-Frequency Oscillatory Ventilation in Neonates Failing With Conventional Ventilation(United States: Public Library of Science, 2019-06-10) Okulu, Emel; Tıp Fakültesi; Arsan, Saadet; Atasay, Begüm; Erdeve, ÖmerBackground: To achieve gas exchange goals and mitigate lung injury, infants who fail with conventional ventilation (CV) are generally switched to high-frequency oscillatory ventilation (HFOV). Although preferred in many neonatal intensive care units (NICUs), research on this type of rescue HFOV has not been reported recently. Methods: An online registry database for a multicenter, prospective study was set to evaluate factors affecting the response of newborn infants to rescue HFOV treatment. The study population consisted of 372 infants with CV failure after at least 4 hours of treatment in 23 participating NICUs. Patients were grouped according to their final outcome as survived (Group S) or as died or received extracorporeal membrane oxygenation (ECMO) (Group D/E). Patients' demographic characteristics and underlying diseases in addition to their ventilator settings, arterial blood gas (ABG) analysis results at 0, 1, 4, and 24 hours, type of device, ventilation duration, and complications were compared between groups. Results: HFOV as rescue treatment was successful in 58.1% of patients. Demographic and treatment parameters were not different between groups, except that infants in Group D/E had lower birthweight (BW) (1655 ± 1091 vs. 1858 ± 1027 g, p = 0.006), a higher initial FiO2 setting (83% vs. 72%, p < 0.001), and a higher rate of nitric oxide exposure (21.8% vs. 11.1%, p = 0.004) in comparison to infants who survived (Group S). The initial cut-offs for a successful response on ABG were defined as pH >7.065 (OR: 19.74, 95% CI 4.83-80.6, p < 0.001), HCO3 >16.35 mmol/L (OR: 1.06, 95% CI 1.01-1.1, p = 0.006), and lactate level <3.75 mmol/L (OR: 1.09%95 CI 1.01-1.16, p = 0.006). Rescue HFOV duration was associated with retinopathy of prematurity (p = 0.005) and moderate or severe chronic lung disease (p < 0.001), but not with patent ductus arteriosus or intraventricular hemorrhage, in survivors (p > 0.05). Conclusion: Rescue HFOV as defined for this population was successful in more than half of the patients with CV failure. Although the response was not associated with gestational age, underlying disease, device used, or initial MV settings, it seemed to be more effective in patients with higher BW and those not requiring nitric oxide. Initial pH, HCO3, and lactate levels on ABG may be used as predictors of a response to rescue HFOV.Item Clinical importance of neonatal autopsies(2005) Özdemir, Halil; Atasay, Begüm; Günlemez, Ayla; Okçu Heper, Aylin; Ünal, Sevim; Arsan, SaadetItem Doğum şekli ve doğumdan sonra ilk günlerdeki hekim yaklaşım ve uygulamalarının zamanında doğmuş bebeklerin ilk 6 ayda sadece anne sütüyle beslenme durumu üzerine etkileri(Tıp Fakültesi, 2020) Korkmaz, Aybike; Arsan, Saadet; Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıAMAÇ: Süt çocuklarında 6 ay boyunca sadece anne sütü (SAS6ay) ile beslenme önerilmektedir. Ülkemizde SAS6ay oranları düşüktür. Çalışmada pediatri asistanlarının doğum odası uygulamaları ve SAS6ay'ın korunması üzerine yapılan eğitim müdahalesinin etkisi araştırılmaktadır. YÖNTEM: Araştırma müdahale öncesi (Grup 1) ve sonrası (Grup 2) altışar aydan oluşmuştur. Pediatri asistanlarının bebek odasındaki yüksek riskli yenidoğanı tanıma, kan glukozu monitorizasyonu, fizyolojik kilo kaybı, laktasyon sorunlarına yaklaşım, annelerle etkili iletişim konularında beceri ve bilgilerini arttırmaya yönelik interaktif eğitim müdahalesi yapılmıştır. Bebek odasına haftada iki kez Neonatoloji öğretim üyesi tarafından vizit yapılmıştır. Annelere bebeklerin 6. ay rutin kontrollerinde anket yapılmıştır. Gruplarda hekim uygulamaları, SAS6ay oranlarıyla ilişkili demografik ve doğum özellikleri karşılaştırılmıştır. SAS6ay'ı etkileyen parametreler lojistik regresyon analiziyle değerlendirilmiştir. BULGULAR: Grup 1 ve Grup 2 sırayla 140 ve 130 anne-bebek çiftinden oluştu. Tekil, term, AGA bebekler çalışmaya alındı. Müdahaleyle SAS6ay prevalansı %42.9'dan %60.8'e yükselirken (p=0.003), hastanede formül süt başlama %30'dan %19.2'ye geriledi (p=0.041). Grup2'de kan glukozu monitorizasyonu (%45 vs %33.1, p=0.045) ve erken taburculuk (%67.9 vs %20, p<0.001) daha azken, 6. ayda çocuklarda büyüme memnuniyeti daha fazlaydı (%92,2 vs %98.5, p=0.015). SAS6ay, annenin 12-24 ay emzirme isteği (OR:2.08 ,%95 GA: 1.12-3.85), öncesinde 6 ay emzirme öyküsü (OR:2.12,%95 GA:1.30-3.44), laktasyon eğitimi (OR:2.06,%95 GA:0.99-4.27), daha az kan glukozu monitorizasyonu (OR:1.70,%95 GA:1.04-2.79), postpartum olumsuz duygu durumu (OR:0.52,%95 GA:0.31-0.88), aile desteğiyle (OR:0.48,%95 GA:0.28-0.81) ilişkiliydi. Müdahale SAS6ay'yla kuvvetli ilişkili bulundu (OR:2.06,%95 GA:1.27-3.35). SONUÇ: Kısa ve kapsamlı bir eğitim dahi hekimin davranışlarını değiştirebilir ve SAS6ay sonuçlarını iyileştirebilir.Item Efficacy Of Light Emitting Diode Phototherapy In Comparison To Conventional Phototherapy In Neonatal Jaundice(2007) Saygılı Karagöl, Belma; Erdeve, Ömer; Atasay, Begüm; Arsan, SaadetItem Galactosialidosis in a Newborn With a Novel Mutation in the CTSA Gene Presenting With Transient Hyperparathyroidism(Bulgaria: Meditsinski Universitet - Sofia, 2017-12-29) Okulu, Emel; Tıp Fakültesi; Arsan, Saadet; Atasay, Begüm; Erdeve, Ömer; Eminoğlu, Fatma TubaGalactosialidosis is a lysosomal storage disease caused by deficiency of protective protein that is encoded by CTSA gene localized on chromosome 20q13.1. Mutations of this gene are the cause of galactosialidosis result in the loss of function of protective protein. Galactosialidosis is an autosomal recessive inherited disease and has been divided into three subtypes based on age of onset and the severity of clinical manifestations. We report an early infantile form of galactosialidosis in a newborn with a novel mutation in CTSA gene.Item Gebelik yaşı otuziki hafta ve altındaki prematürelerde bronkopulmoner displazi gelişiminde etkili olan faktörlerin araştırılması(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2016) Nazarova, Lala; Arsan, Saadet; Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıAmaç: Çalışmanın amacı gebelik yaşı < 32 hafta olan prematüre yenidoğanlarda BPD gelişiminde etkili olabilecek prenatal, natal değişkenlerin yanında erken ve geç posnatal dönemde solunum desteği gereksinimine yol açan klinik tabloların değerlendirilmesi ve BPD gelişiminde etkili olan dominant değişkenlerin belirlenmesi, doğumdan itibaren uygulanan solunum destek yoğunluğunun belirlenmesi, BPD gelişimine etkisi olduğu gösterilen solunum destek protokollerinin gözden geçirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza 1 Nisan 2015-30 Nisan 2016 tarihleri arasında, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Kliniği'nde doğmuş veya dış merkezde doğmuş olup ilk 24 saati içinde Ankara Üniversitesi Çocuk Hastanesi, Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'ne nakil edilmiş olan gebelik yaşı 32 hafta veya altında olan toplam 71 prematüre bebek alınmıştır ve bunlarda BPD gelişimine neden olan faktörler araştırılmıştır. Bulguların özeti: Çalışmaya dahil edilme koşullarından biri PM 36. haftada sağ kalım olduğu için çalışma grubunda mortalite görülmedi. Tüm hastaların 14'ü BPD tanısı aldı (%19.7). BPD tanısı alan olguların tümü orta-hafif BPD grubundaydı. BPD tanısı alan olguların gebelik yaş (GY) ortalaması 27 ±1.5 (25-30.2) hafta, BPD tanısı almayan olguların gebelik yaş ortalaması 30.1±1.2 (27.3-32) hafta olarak bulundu. İki grubun GY ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı idi (p ≤ 0,00). BPD tanısı alan olguların doğum ağırlığı ortalaması 967±241 (715-1525) gr, BPD olmayanların doğum ağırlığı ortalaması 1339 ±325 (650-2200) gr bulundu ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p ≤ 0.000). BPD tanısı alan ve almayan hastaların doğum salonu özellikleri değerlendirildiğinde; BPD tanısı alan ve almayan hastalar arasında doğum salonunda herhangi bir canlandırma girişimi gereksiniminin olması ile canlandırma için PBV, göğüs kompresyonu, entübasyon ve surfaktan uygulanmış olması açısından istatistiksel anlamlı fark vardı (p ≤ 0,00). Lojistik regresyon analizi ile bu veriler yeniden değerlendirildiğinde, gebelik haftası ve doğum ağırlığından bağımsız bir değişken olarak doğum salonunda PBV uygulanmış olmasının BPD riskini 10.5 kat (p ≤ 0,047), doğum salonunda herhangi bir canlandırma girişimi gereksiniminin olmasının ise BPD riskini 25.2 kat artırdığı saptandı (p ≤ 0,024). BPD tanısı alan grupta ilk 7 gün içinde ek surfaktan uygulanmış olma oranı (%50 ve %17.5) (p=0.031), klinik nazokomiyal sepsis tanısı (%71.4 ve %22.8) (p=0.001) ve antibiyotik kullanmış olma oranı (%100 ve %66.7) (p=0.001) ile PDA görülme sıklığı (%50 ve %17.5) (p=0.031) istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulundu. Lojistik regresyon analizi ile yapılan değerlendirmede, gebelik haftası ve doğum ağırlığından bağımsız bir değişken olarak nazokomiyal sepsisin (p ≤ 0,028) BPD riskini 13 kat artırdığı saptandı. BPD olan olgularda ilk 7 gün entübe MV almış olma oranı (%64.3 ve %8.8) istatistiksel olarak anlamlı yüksek (p≤0,000), entübe MV uygulanma süresi (12048.3 ve 44.264.4 saat) istatistiksel olarak anlamlı uzun bulundu (p=0,028). BPD olan grupta solunum yetmezliği nedeniyle ortaya çıkan solunum destek gereksinimi oranı, BPD olmayan grupta ise solunumsal instabilite nedeniyle ortaya çıkan solunum destek gereksinimi oranı istatistiksel olarak anlamlı yüksekti (p ≤ 0,000). BPD grubunda solunum desteğine neden olan solunum sıkıntısına yol açan klinik tanılar içinde PDA ve akciğer ödemi (p<0.000), prematüre apnesi (p=0.006), nozokomiyal sepsis ve/veya menenjit (p=0.006) ile "immatür akciğer ve daha önceki tedavilerin oluşturduğu akciğer hasarı" (p<0.000) ön plandaydı. BPD tanısı alan grupta toplam solunum desteği, NİV ve entübe MV süreleri ile hasyanede yatış süresi, BPD olmayan gruba göre istatistiksel anlamlı olarak uzundu (p<0.000). Sonuç: Ünitemizde BPD tanısıyla izlenen erken doğan bebeklerde BPD sıklığı ve ilişkili etmenler literatürden farklı bulunmamıştır. Doğum salonunda 32 haftadan erken doğan prematürelerde canlandGebelik Yaşı Otuziki Hafta Ve Altındaki Prematürelerde Bronkopulmoner Displazi Gelişiminde Etkili Olan Faktörlerin Araştırılması Amaç: Çalışmanın amacı gebelik yaşı < 32 hafta olan prematüre yenidoğanlarda BPD gelişiminde etkili olabilecek prenatal, natal değişkenlerin yanında erken ve geç posnatal dönemde solunum desteği gereksinimine yol açan klinik tabloların değerlendirilmesi ve BPD gelişiminde etkili olan dominant değişkenlerin belirlenmesi, doğumdan itibaren uygulanan solunum destek yoğunluğunun belirlenmesi, BPD gelişimine etkisi olduğu gösterilen solunum destek protokollerinin gözden geçirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza 1 Nisan 2015-30 Nisan 2016 tarihleri arasında, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Kliniği'nde doğmuş veya dış merkezde doğmuş olup ilk 24 saati içinde Ankara Üniversitesi Çocuk Hastanesi, Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'ne nakil edilmiş olan gebelik yaşı 32 hafta veya altında olan toplam 71 prematüre bebek alınmıştır ve bunlarda BPD gelişimine neden olan faktörler araştırılmıştır. Bulguların özeti: Çalışmaya dahil edilme koşullarından biri PM 36. haftada sağ kalım olduğu için çalışma grubunda mortalite görülmedi. Tüm hastaların 14'ü BPD tanısı aldı (%19.7). BPD tanısı alan olguların tümü orta-hafif BPD grubundaydı. BPD tanısı alan olguların gebelik yaş (GY) ortalaması 27 ±1.5 (25-30.2) hafta, BPD tanısı almayan olguların gebelik yaş ortalaması 30.1±1.2 (27.3-32) hafta olarak bulundu. İki grubun GY ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı idi (p ≤ 0,00). BPD tanısı alan olguların doğum ağırlığı ortalaması 967±241 (715-1525) gr, BPD olmayanların doğum ağırlığı ortalaması 1339 ±325 (650-2200) gr bulundu ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p ≤ 0.000). BPD tanısı alan ve almayan hastaların doğum salonu özellikleri değerlendirildiğinde; BPD tanısı alan ve almayan hastalar arasında doğum salonunda herhangi bir canlandırma girişimi gereksiniminin olması ile canlandırma için PBV, göğüs kompresyonu, entübasyon ve surfaktan uygulanmış olması açısından istatistiksel anlamlı fark vardı (p ≤ 0,00). Lojistik regresyon analizi ile bu veriler yeniden değerlendirildiğinde, gebelik haftası ve doğum ağırlığından bağımsız bir değişken olarak doğum salonunda PBV uygulanmış olmasının BPD riskini 10.5 kat (p ≤ 0,047), doğum salonunda herhangi bir canlandırma girişimi gereksiniminin olmasının ise BPD riskini 25.2 kat artırdığı saptandı (p ≤ 0,024). BPD tanısı alan grupta ilk 7 gün içinde ek surfaktan uygulanmış olma oranı (%50 ve %17.5) (p=0.031), klinik nazokomiyal sepsis tanısı (%71.4 ve %22.8) (p=0.001) ve antibiyotik kullanmış olma oranı (%100 ve %66.7) (p=0.001) ile PDA görülme sıklığı (%50 ve %17.5) (p=0.031) istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulundu. Lojistik regresyon analizi ile yapılan değerlendirmede, gebelik haftası ve doğum ağırlığından bağımsız bir değişken olarak nazokomiyal sepsisin (p ≤ 0,028) BPD riskini 13 kat artırdığı saptandı. BPD olan olgularda ilk 7 gün entübe MV almış olma oranı (%64.3 ve %8.8) istatistiksel olarak anlamlı yüksek (p≤0,000), entübe MV uygulanma süresi (12048.3 ve 44.264.4 saat) istatistiksel olarak anlamlı uzun bulundu (p=0,028). BPD olan grupta solunum yetmezliği nedeniyle ortaya çıkan solunum destek gereksinimi oranı, BPD olmayan grupta ise solunumsal instabilite nedeniyle ortaya çıkan solunum destek gereksinimi oranı istatistiksel olarak anlamlı yüksekti (p ≤ 0,000). BPD grubunda solunum desteğine neden olan solunum sıkıntısına yol açan klinik tanılar içinde PDA ve akciğer ödemi (p<0.000), prematüre apnesi (p=0.006), nozokomiyal sepsis ve/veya menenjit (p=0.006) ile "immatür akciğer ve daha önceki tedavilerin oluşturduğu akciğer hasarı" (p<0.000) ön plandaydı. BPD tanısı alan grupta toplam solunum desteği, NİV ve entübe MV süreleri ile hasyanede yatış süresi, BPD olmayan gruba göre istatistiksel anlamlı olarak uzundu (p<0.000). Sonuç: Ünitemizde BPD tanısıyla izlenen erken doğan bebeklerde BPD sıklığı ve ilişkili etmenler literatürden farklı bulunmamıştır. Doğum salonunda 32 haftadan erken doğan prematürelerde canlandırma işlemi olarak pozitif basınçlı ventilasyonun (PBV) daha az kullanılmasının ve nozokomiyal sepsisten koruma önlemleri ile NİV uygulamalarının arttırılmasının BPD gelişimini azaltacağı sonucuna varılmıştır. BPD sıklığı ve risk faktörleri ile ilgili çok merkezli ve prospektif randomize kontrollü araştırmalara gereksinim vardır. Anahtar Kelimeler: Bronkopulmoner displazi, yenidoğan, prematüre, akciğer ırma işlemi olarak pozitif basınçlı ventilasyonun (PBV) daha az kullanılmasının ve nozokomiyal sepsisten koruma önlemleri ile NİV uygulamalarının arttırılmasının BPD gelişimini azaltacağı sonucuna varılmıştır. BPD sıklığı ve risk faktörleri ile ilgili çok merkezli ve prospektif randomize kontrollü araştırmalara gereksinim vardır. Anahtar Kelimeler: Bronkopulmoner displazi, yenidoğan, prematüre, akciğerItem Is Autologous Cord Blood Transfusion Effective and Safe in Preterm Infants?(Ankara: International Children's Center, 2017) Okulu, Emel; Tıp Fakültesi; Arsan, Saadet; Atasay, Begüm; Erdeve, ÖmerItem The Turkish Neonatal Jaundice Online Registry: A National Root Cause Analysis(United States: Public Library of Science, 2018-02-23) Okulu, Emel; Tıp Fakültesi; Arsan, Saadet; Atasay, Begüm; Erdeve, ÖmerBackground Neonatal jaundice (NNJ) is common, but few root cause analyses based on national quality registries have been performed. An online registry was established to estimate the incidence of NNJ in Turkey and to facilitate a root cause analysis of NNJ and its complications. Methods A multicenter prospective study was conducted on otherwise healthy newborns born at ≥35 weeks of gestation and hospitalized for only NNJ in 50 collaborator neonatal intensive care units across Turkey over a 1-year period. Patients were analyzed for their demographic and clinical characteristics, treatment options, and complications. Results Of the 5,620 patients enrolled, 361 (6.4%) had a bilirubin level ≥25 mg/dL on admission and 13 (0.23%) developed acute bilirubin encephalopathy. The leading cause of hospital admission was hemolytic jaundice, followed by dehydration related to a lack of proper feeding. Although all infants received phototherapy, 302 infants (5.4%) received intravenous immunoglobulin in addition to phototherapy and 132 (2.3%) required exchange transfusion. The infants who received exchange transfusion were more likely to experience hemolytic causes (60.6% vs. 28.1%) and a longer duration of phototherapy (58.5 ± 31.7 vs. 29.4 ± 18.8 h) compared to infants who were not transfused (p < 0.001). The incidence of short-term complications among discharged patients during follow-up was 8.5%; rehospitalization was the most frequent (58%), followed by jaundice for more than 2 weeks (39%), neurological abnormality (0.35%), and hearing loss (0.2%). Conclusions Severe NNJ and bilirubin encephalopathy are still problems in Turkey. Means of identifying at-risk newborns before discharge during routine postnatal care, such as bilirubin monitoring, blood group analysis, and lactation consultations, would reduce the frequency of short- and long-term complications of severe NNJ.Item Turkish Neonatal Society guideline on prevention and management of bronchopulmonary dysplasia(2018) Arsan, Saadet; Tıp FakültesiScientific and technological advances in perinatology and neonatology have led to an increased rate of survival and decreased incidences of various neonatal morbidities. However, the incidence of bronchopulmonary dysplasia has remained almost the same for years in very-low-birth-weight preterm infants. Although bronchopulmonary dysplasia is the leading cause of chronic respiratory morbidity in small preterms, no substantial improvement has been achieved in prevention and treatment strategies to date. Currently, postnatal very-low-dose corticosteroids, caffeine, and vitamin A seem to be the drugs of choice, and stem cell therapy appears to be the most promising treatment modality for the future. In this guideline, which was prepared by the Turkish Neonatal Society, recent evidence-based recommendations for the prevention and treatment of bronchopulmonary dysplasia are summarized.Item Yenidoğan enfeksiyonları(2017) Arsan, SaadetItem Yenidoğan ve küçük çocuklarda sık karşılaşılan sorunlar(2017) Arsan, Saadet