Gebelik yaşı otuziki hafta ve altındaki prematürelerde bronkopulmoner displazi gelişiminde etkili olan faktörlerin araştırılması
dc.contributor.advisor | Arsan, Saadet | |
dc.contributor.author | Nazarova, Lala | |
dc.contributor.department | Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları | tr_TR |
dc.date.accessioned | 2022-10-25T07:25:22Z | |
dc.date.available | 2022-10-25T07:25:22Z | |
dc.date.issued | 2016 | |
dc.description.abstract | Amaç: Çalışmanın amacı gebelik yaşı < 32 hafta olan prematüre yenidoğanlarda BPD gelişiminde etkili olabilecek prenatal, natal değişkenlerin yanında erken ve geç posnatal dönemde solunum desteği gereksinimine yol açan klinik tabloların değerlendirilmesi ve BPD gelişiminde etkili olan dominant değişkenlerin belirlenmesi, doğumdan itibaren uygulanan solunum destek yoğunluğunun belirlenmesi, BPD gelişimine etkisi olduğu gösterilen solunum destek protokollerinin gözden geçirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza 1 Nisan 2015-30 Nisan 2016 tarihleri arasında, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Kliniği'nde doğmuş veya dış merkezde doğmuş olup ilk 24 saati içinde Ankara Üniversitesi Çocuk Hastanesi, Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'ne nakil edilmiş olan gebelik yaşı 32 hafta veya altında olan toplam 71 prematüre bebek alınmıştır ve bunlarda BPD gelişimine neden olan faktörler araştırılmıştır. Bulguların özeti: Çalışmaya dahil edilme koşullarından biri PM 36. haftada sağ kalım olduğu için çalışma grubunda mortalite görülmedi. Tüm hastaların 14'ü BPD tanısı aldı (%19.7). BPD tanısı alan olguların tümü orta-hafif BPD grubundaydı. BPD tanısı alan olguların gebelik yaş (GY) ortalaması 27 ±1.5 (25-30.2) hafta, BPD tanısı almayan olguların gebelik yaş ortalaması 30.1±1.2 (27.3-32) hafta olarak bulundu. İki grubun GY ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı idi (p ≤ 0,00). BPD tanısı alan olguların doğum ağırlığı ortalaması 967±241 (715-1525) gr, BPD olmayanların doğum ağırlığı ortalaması 1339 ±325 (650-2200) gr bulundu ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p ≤ 0.000). BPD tanısı alan ve almayan hastaların doğum salonu özellikleri değerlendirildiğinde; BPD tanısı alan ve almayan hastalar arasında doğum salonunda herhangi bir canlandırma girişimi gereksiniminin olması ile canlandırma için PBV, göğüs kompresyonu, entübasyon ve surfaktan uygulanmış olması açısından istatistiksel anlamlı fark vardı (p ≤ 0,00). Lojistik regresyon analizi ile bu veriler yeniden değerlendirildiğinde, gebelik haftası ve doğum ağırlığından bağımsız bir değişken olarak doğum salonunda PBV uygulanmış olmasının BPD riskini 10.5 kat (p ≤ 0,047), doğum salonunda herhangi bir canlandırma girişimi gereksiniminin olmasının ise BPD riskini 25.2 kat artırdığı saptandı (p ≤ 0,024). BPD tanısı alan grupta ilk 7 gün içinde ek surfaktan uygulanmış olma oranı (%50 ve %17.5) (p=0.031), klinik nazokomiyal sepsis tanısı (%71.4 ve %22.8) (p=0.001) ve antibiyotik kullanmış olma oranı (%100 ve %66.7) (p=0.001) ile PDA görülme sıklığı (%50 ve %17.5) (p=0.031) istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulundu. Lojistik regresyon analizi ile yapılan değerlendirmede, gebelik haftası ve doğum ağırlığından bağımsız bir değişken olarak nazokomiyal sepsisin (p ≤ 0,028) BPD riskini 13 kat artırdığı saptandı. BPD olan olgularda ilk 7 gün entübe MV almış olma oranı (%64.3 ve %8.8) istatistiksel olarak anlamlı yüksek (p≤0,000), entübe MV uygulanma süresi (12048.3 ve 44.264.4 saat) istatistiksel olarak anlamlı uzun bulundu (p=0,028). BPD olan grupta solunum yetmezliği nedeniyle ortaya çıkan solunum destek gereksinimi oranı, BPD olmayan grupta ise solunumsal instabilite nedeniyle ortaya çıkan solunum destek gereksinimi oranı istatistiksel olarak anlamlı yüksekti (p ≤ 0,000). BPD grubunda solunum desteğine neden olan solunum sıkıntısına yol açan klinik tanılar içinde PDA ve akciğer ödemi (p<0.000), prematüre apnesi (p=0.006), nozokomiyal sepsis ve/veya menenjit (p=0.006) ile "immatür akciğer ve daha önceki tedavilerin oluşturduğu akciğer hasarı" (p<0.000) ön plandaydı. BPD tanısı alan grupta toplam solunum desteği, NİV ve entübe MV süreleri ile hasyanede yatış süresi, BPD olmayan gruba göre istatistiksel anlamlı olarak uzundu (p<0.000). Sonuç: Ünitemizde BPD tanısıyla izlenen erken doğan bebeklerde BPD sıklığı ve ilişkili etmenler literatürden farklı bulunmamıştır. Doğum salonunda 32 haftadan erken doğan prematürelerde canlandGebelik Yaşı Otuziki Hafta Ve Altındaki Prematürelerde Bronkopulmoner Displazi Gelişiminde Etkili Olan Faktörlerin Araştırılması Amaç: Çalışmanın amacı gebelik yaşı < 32 hafta olan prematüre yenidoğanlarda BPD gelişiminde etkili olabilecek prenatal, natal değişkenlerin yanında erken ve geç posnatal dönemde solunum desteği gereksinimine yol açan klinik tabloların değerlendirilmesi ve BPD gelişiminde etkili olan dominant değişkenlerin belirlenmesi, doğumdan itibaren uygulanan solunum destek yoğunluğunun belirlenmesi, BPD gelişimine etkisi olduğu gösterilen solunum destek protokollerinin gözden geçirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza 1 Nisan 2015-30 Nisan 2016 tarihleri arasında, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Kliniği'nde doğmuş veya dış merkezde doğmuş olup ilk 24 saati içinde Ankara Üniversitesi Çocuk Hastanesi, Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'ne nakil edilmiş olan gebelik yaşı 32 hafta veya altında olan toplam 71 prematüre bebek alınmıştır ve bunlarda BPD gelişimine neden olan faktörler araştırılmıştır. Bulguların özeti: Çalışmaya dahil edilme koşullarından biri PM 36. haftada sağ kalım olduğu için çalışma grubunda mortalite görülmedi. Tüm hastaların 14'ü BPD tanısı aldı (%19.7). BPD tanısı alan olguların tümü orta-hafif BPD grubundaydı. BPD tanısı alan olguların gebelik yaş (GY) ortalaması 27 ±1.5 (25-30.2) hafta, BPD tanısı almayan olguların gebelik yaş ortalaması 30.1±1.2 (27.3-32) hafta olarak bulundu. İki grubun GY ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı idi (p ≤ 0,00). BPD tanısı alan olguların doğum ağırlığı ortalaması 967±241 (715-1525) gr, BPD olmayanların doğum ağırlığı ortalaması 1339 ±325 (650-2200) gr bulundu ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p ≤ 0.000). BPD tanısı alan ve almayan hastaların doğum salonu özellikleri değerlendirildiğinde; BPD tanısı alan ve almayan hastalar arasında doğum salonunda herhangi bir canlandırma girişimi gereksiniminin olması ile canlandırma için PBV, göğüs kompresyonu, entübasyon ve surfaktan uygulanmış olması açısından istatistiksel anlamlı fark vardı (p ≤ 0,00). Lojistik regresyon analizi ile bu veriler yeniden değerlendirildiğinde, gebelik haftası ve doğum ağırlığından bağımsız bir değişken olarak doğum salonunda PBV uygulanmış olmasının BPD riskini 10.5 kat (p ≤ 0,047), doğum salonunda herhangi bir canlandırma girişimi gereksiniminin olmasının ise BPD riskini 25.2 kat artırdığı saptandı (p ≤ 0,024). BPD tanısı alan grupta ilk 7 gün içinde ek surfaktan uygulanmış olma oranı (%50 ve %17.5) (p=0.031), klinik nazokomiyal sepsis tanısı (%71.4 ve %22.8) (p=0.001) ve antibiyotik kullanmış olma oranı (%100 ve %66.7) (p=0.001) ile PDA görülme sıklığı (%50 ve %17.5) (p=0.031) istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulundu. Lojistik regresyon analizi ile yapılan değerlendirmede, gebelik haftası ve doğum ağırlığından bağımsız bir değişken olarak nazokomiyal sepsisin (p ≤ 0,028) BPD riskini 13 kat artırdığı saptandı. BPD olan olgularda ilk 7 gün entübe MV almış olma oranı (%64.3 ve %8.8) istatistiksel olarak anlamlı yüksek (p≤0,000), entübe MV uygulanma süresi (12048.3 ve 44.264.4 saat) istatistiksel olarak anlamlı uzun bulundu (p=0,028). BPD olan grupta solunum yetmezliği nedeniyle ortaya çıkan solunum destek gereksinimi oranı, BPD olmayan grupta ise solunumsal instabilite nedeniyle ortaya çıkan solunum destek gereksinimi oranı istatistiksel olarak anlamlı yüksekti (p ≤ 0,000). BPD grubunda solunum desteğine neden olan solunum sıkıntısına yol açan klinik tanılar içinde PDA ve akciğer ödemi (p<0.000), prematüre apnesi (p=0.006), nozokomiyal sepsis ve/veya menenjit (p=0.006) ile "immatür akciğer ve daha önceki tedavilerin oluşturduğu akciğer hasarı" (p<0.000) ön plandaydı. BPD tanısı alan grupta toplam solunum desteği, NİV ve entübe MV süreleri ile hasyanede yatış süresi, BPD olmayan gruba göre istatistiksel anlamlı olarak uzundu (p<0.000). Sonuç: Ünitemizde BPD tanısıyla izlenen erken doğan bebeklerde BPD sıklığı ve ilişkili etmenler literatürden farklı bulunmamıştır. Doğum salonunda 32 haftadan erken doğan prematürelerde canlandırma işlemi olarak pozitif basınçlı ventilasyonun (PBV) daha az kullanılmasının ve nozokomiyal sepsisten koruma önlemleri ile NİV uygulamalarının arttırılmasının BPD gelişimini azaltacağı sonucuna varılmıştır. BPD sıklığı ve risk faktörleri ile ilgili çok merkezli ve prospektif randomize kontrollü araştırmalara gereksinim vardır. Anahtar Kelimeler: Bronkopulmoner displazi, yenidoğan, prematüre, akciğer ırma işlemi olarak pozitif basınçlı ventilasyonun (PBV) daha az kullanılmasının ve nozokomiyal sepsisten koruma önlemleri ile NİV uygulamalarının arttırılmasının BPD gelişimini azaltacağı sonucuna varılmıştır. BPD sıklığı ve risk faktörleri ile ilgili çok merkezli ve prospektif randomize kontrollü araştırmalara gereksinim vardır. Anahtar Kelimeler: Bronkopulmoner displazi, yenidoğan, prematüre, akciğer | tr_TR |
dc.description.ozet | Evaluation of factors effective on the development of bronchopulmonary dysplasia in prematures with gestational age less than or equal to thirty two weeks Objective: The objective of this study was to evaluate the clinical entities that resulted in respiratory support requirement in early and late postnatal period, besides the prenatal and natal variables that might be effective in BPD development in premature newborns with gestational age less than or equal to thirty two weeks. We aimed to determine the dominant variables that effected the development of BPD, as well as to determine the respiratory support density applied from birth. Materials and Methods: A total of 71 premature babies with gestational age of 32 weeks and under were included in our study in between April the 1 st 2015 and April the 30 th 2016 who were inborn or outborn but had been transferred to the Ankara University Children's Hospital, Newborn Intensive Care Unit during the 1st 24 hours. Incidence of BPD and factors causing BPD development were investigated. Results: Fourteen of all patients got BPD diagnosis (%19.7). All of the cases were mild to moderate BPD. The average gestational age of the cases with BPD diagnosis was found 27 ±1.5 (25-30.2) weeks and 30.1±1.2 (27.3-32) weeks for those who didn't get BPD diagnosis. The difference between the gestational age averages of the two groups was statistically significant (p≤ 0,00). The average birth weight of the cases with BPD diagnosis was found 967±241 (715-1525) grams and 1339 ±325 (650-2200) grams for those who didn't get BPD diagnosis and the difference between the groups was statistically significant (p ≤ 0.000). When the delivery room characteristics of the patiens with and without BPD diagnosis were evaluated; there was statistically significant difference in terms of having need for any resuscitation attempt in the delivery room and receving PBV, chest compression, intubation and surfactant for resuscitation (p ≤ 0,00). When these data were re-evaluated with logistic regression analysis, it was detected that the application of PBV and the need of any resuscitation attempt in the delivery room increased the BPD risk for 10.5 and 25.2 times respectively as independent variables. In the group with BPD, frequency of PDA, need for an additional surfactant dose within the first 7 days, the rate of nosocomial sepsis, and the rate of utilization of antibiotics were found to be statistically higher (p=0.031, p=0.001, p=0.001 respectively). Logistic regression analysis showed that nosocomial sepsis regardless of the gestational age and birth weight, increased the risk of BPD by 13 times. Among the cases with BPD, rate of patients who needed intubated MV during the first 7 days (%64.3 and%8.8) was significantly higher and the duration of intubated MV was significantly longer (120±48.3 and 44.2±64.4 hours) (p=0,028). During the episodes of respiratory support, the incidence of respiratory failure was significantly higher in the group with BPD (p ≤ 0,000). Among the clinical diagnoses that caused respiratory failure in the group with BPD, PDA and pulmonary edema (p<0.000), apnea of prematurity (p=0,006), nosocomial sepsis and/or menengitis (p=0,006) and "immature lungs and pulmonary damage caused by previous treatments" (p<0.000) were in the foreground. The duration of total respiratory support, NIV, intubated MV and hospital stay were significantly longer in the group with BPD. Conclusion: Lesser utilization of positive pressure ventilation (PPV) as a resusitation tool in the delivery room, more utilization of NIV and better precautions for nosocomial sepsis for premature babies which are born earlier than 32 weeks, decreases the evolution of BPD. There exists a need for multicentered and prospective randomized trials. Key Words: bronchopulmanary dysplasia, newborn, lung, premature. | tr_TR |
dc.identifier.uri | http://hdl.handle.net/20.500.12575/84831 | |
dc.language.iso | tr | tr_TR |
dc.publisher | Sağlık Bilimleri Enstitüsü | tr_TR |
dc.subject | Gebelik yaşı | tr_TR |
dc.subject | prematüre | tr_TR |
dc.title | Gebelik yaşı otuziki hafta ve altındaki prematürelerde bronkopulmoner displazi gelişiminde etkili olan faktörlerin araştırılması | tr_TR |
dc.title.alternative | Evaluation of factors effective on the development of bronchopulmonary dysplasia in prematures with gestational age less than or equal to thirty two weeks | tr_TR |
dc.type | MedicalThesis | tr_TR |