Browsing by Author "YILMAZ, Arzu (Yazar)"
Now showing 1 - 3 of 3
Results Per Page
Sort Options
Item Çocukluk çağında migren profilaksisinin değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Kardiyolojisi Bilim Dalı) YILMAZ, Arzu (Yazar); DEDA, Gülhis (Tez Danışmanı)Günümüzde baş ağrıları, sık görülmeleri ve küresel bir ekonomik yük yaratmaları nedeni ile tüm dünyada üzerinde çok sayıda araştırma yapılan bir konudur. Çocukluk çağı baş ağrıları da son yıllarda hak ettiği ilgiyi görmektedir. Çocuklarda baş ağrısı sınıflaması erişkinlerden uyarlanan Uluslararası Baş Ağrısı Derneği (IHS) kriterlerine göre yapılmaktadır, ancak tanı ölçütlerinin çocuklar için özgüllüğü yüksek olmasına karşın duyarlılığı düşüktür Çalışmamızda Ankara Üniversitesi Çocuk Nöroloji kliniğine baş ağrısı şikâyeti ile başvuran, migren tanısı almış, profilaksi alan hastaların tedaviden ne kadar yararlandıklarını, kliniğimizde profilakside kullanılan ilaçların başarı oranlarını değerlendirmeyi amaçladık. Migren tanısı alan hastaların dosyaları Ocak 2000- Nisan 2011 tarihleri arasında geriye dönük olarak taranmıştır. Her bir hastanın demografik bilgileri, tanı anındaki belirti ve bulguları, ağrı sıklığı, süresi, şiddeti fizik inceleme bulguları, kranial MRI ve EEG bulguları, profilakside kullanılan ilaç, profilaksi süresi, profilaksi sonrası migren atak sıklığı ve süreleri kaydedilmiştir. Hastaların kliniğimize başvurmadan önceki ağrı süreleri 23±20 ay (3- 48ay) olarak bulundu. Hastalara tedavi seçiminde; EEG bozukluğu olan hastalara, profilaksi için özellikle anti epileptik ilaçların seçilmesine özen gösterilmiştir. Bazı hastalara ayda 4'ten az migren atağı geçirmelerine rağmen uzun süre (>24 saat) ağrı atağı olduğundan ve bu atak günlük yaşamlarını ve okul başarılarını etkilediğinden profilaksi verilmesi kararı ailesi ile birlikte verilmiştir. İlaçların tedavi öncesi ve sonrası atak sıklığı ve süresi açısından karşılaştırması yapıldığında valproatın, flunerazin, sertralin ve propranololün etkili olduğu görülmüştür. Hastaların tedavi öncesi ve sonrası visüel analog skor ile ağrılarını değerlendirilmesi istendiğinde tüm ilaçların istatistiksel olarak anlamlı bir biçimde ağrı skorunu azalttığı tespit edilmiştir Migren profilaksisinde kullanılan ilaçların atak sıklığı, süresini ve VAS değerlerini azaltmada birbirleri ile karşılaştırılması yapıldığında valproatın hem VAS, hem ağrı süresi açısından istatistiksel açıdan anlamlı olacak şekilde daha üstün olduğu tespit edilmiştir. Ağrı sıklığına ilaçların etkisi karşılaştırıldığında, valproatın, propranololden ve sertralinin, propranololden istatistiksel olarak anlamlı olacak şekilde sıklığı azalttığı tespit edilmiştir. Sıklık açısından valproatın flunerazine oranla atak sıklığını daha iyi azalttığı görülmüş, ancak istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Migren patofizlojisi henüz tam anlaşılamadığı için, profilakside kullanılacak en uygun tedavi net değildir. Literatürde ilaçların birbirine üstünlüğünü karşılaştıran çalışma sayısı çok değildir. Bizim çalışmamızda migren profilaksisinde en etkili ilaç valproat olarak bulunmuştur. Çalışmamızın bu açıdan literatüre katkıda bulunacağını düşünmekteyiz. Migren profilaksisinde kullanılan ilaçların plesaboya üstünlükleri az olduğundan en uygun tedaviseçimi için daha büyük hasta grupları ile çalışmalar yapılmalıdır. Abstract Headaches, with their high insidence resulting with a global economic burden, are one of the leading research topics today. Recently, pediatric headaches are also attracting the attention they deserved. Pediatric headaches are classified according to the criterias adjusted from the International Headache Society (IHS) criterias used primarily in adults, but their sensitivity is relatively low. This study is designed in order to evalute the prophylaxis in pediatric migrane. The study involved 59 migraine patients diagnosed in our pediatric neurology outpatient clinic between January 2000-April 2011. We performed kranial MRI, EEG and definition of headache, frequency, duration to make a definitive diagnose in clinical practice. The duration and frequency of the migrane attack compared before and after the prophylaxis; valproat, sertraline, propranolol and flunarazine were effective. The evaluation of results among the four drug comparions for duration, and visuel analog skor was significantly distinctive for valproat. Headache frequency for sertralin propranolol comparision and valproat propranolol komparision was significantly distinctive but compararision between valproat flunerazin was not distinctive. The physiopathology of Migrene isn?t clear, therefore there isn? any gol standart for prophlaxis. We determimed the most effective drug is valproat. These findings have potential implications for clinical practice. Once headache is adequately evaluated and the proper diagnosis established, individual treatment needs to be developed. The limited proven efficacious medications need to be expanded and long-term outcomes measured.Item SİYASET VE KADIN KİMLİĞİ: LEYLA ZANA(ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KADIN ÇALISMALARI ANABİLİM DALI) YILMAZ, Arzu (Yazar); SANCAR, Serpil (Tez Danışmanı)Leyla Zana ilk kadın Kürt milletvekilidir. Özel yasamına iliskin bilgiler bir kadın olarak önemli bir mücadele verdigini ve bu mücadelesinde de basarılı oldugunu göstermektedir. İlkokulu dahi bitirme imkanı bulamayan Leyla Zana’nın, Türkçe’yi ancak ondokuz yasından sonra ögrendigi, ilkokul, ortaokul ve lise diplomalarını dısardan sınava girerek aldıgı bilinmektedir. Henüz çocuk yasta evlendigi esi Mehdi Zana’nın siyasi suçtan dolayı cezaevinde kaldıgı on yıl Leyla Zana’nın hayatında bir dönüm noktası niteligindedir. Bir es ve anne olarak kendisiyle aynı kaderi paylasan kadınlarla birlikte tecrübe ettigi cezaevi önündeki bekleyisler politikayla tanısmasının da nedeni olarak ortaya çıkmaktadır. Bu süreçte dönemin askeri rejiminin baskılarına karsı zemin bulan Kürt hareketinin etkisiyle Leyla Zana’nın etnik kimligine dayalı bir politik durus benimsedigi görülmektedir. Leyla Zana’nın Kürt hareketi içinde “sembol” bir degere ulasmasının asamaları özetle su sekilde sıralanabilir: 1980 sonrası PKK’nın aktörü oldugu siyasal hareket, öncelikle Kürt halkının “varlıgı”nı, sonrasında “magduriyeti”ni ve daha sonrasında da sürdürülen mücadelenin “mesruiyeti”ni ilan etmek üzerine bir strateji izlemistir. Leyla Zana’nın TBMM’de yaptıgı konusma (Kürtçe), bu konusmadan dolayı hapse mahkum edilisi ve bu süreçte özellikle Batı kamuoyunda “özgürlük sembolü” olarak tanınısı da sözünü ettigimiz bu stratejik planın çarpıcı birer izdüsümü niteligindedir. Leyla Zana’nın kendisinin ise politik kimligini “barıs” çerçevesinde anlamlandırdıgı görülmektedir. Zana’nın bu tutumu kadını pasif kurban ve yardıma muhtaç biri olarak tasavvur eden ideallestirilmis erkeklik imgesinin onaylanması sonucunu dogurmaktadır. Böylelikle, daha hakkındaki “liderlik” tartısmalarından önce Zana kendi eliyle, esit haklı siyasal bir aktör olarak tanınmasının ve kabul edilmesinin önüne geçmektedir. Öte yandan Leyla Zana’nın harekete “davet” edilis biçimi zaten bu tercihi kosullayan bir nitelik tasımaktadır. Bir kadın olarak “magduriyeti”in temsilindeki islevselligi, sözkonusu ancak “güç”ün temsil edilebilecegi siyasal iktidar oldugunda degerini yitirmistir.Item TEK TANRILI DİNLERİN ORTAK DEĞERLERİ ÜZERİNDEN ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE BARIŞ VE GÜVENLİĞİN TESİSİ PROJESİ: HIRİSTIYAN-MÜSLÜMAN DİYALOGU(ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI) YILMAZ, Arzu (Yazar); ERGİL, Doğu (Tez Danışmanı)Bu arastırma tek tanrılı dinlerin ortak degerleri üzerinden uluslararası iliskilerde barıs ve güvenligin tesisi adına yürütülen çabaları Hıristiyan-Müslüman Diyalogu baglamında ele almaktadır. Amaç sözkonusu dinlerin degerlerinin barıs ve güvenlige katkılarını incelemek degil; bu degerler üzerine insa edilmeye çalısılan siyasetin uluslararası iliskiler açısından ne anlam tasıdıgını ortaya koymaktır. Bunun için öncelikle din ve siyaset iliskisinin modernizm, postmodernizm ve küresellesme paradigmaları içinde nasıl kurulduguna bakılacaktır. Bu arada özellikle İslam dininin kimlik ve toplum düzeyindeki etkileri ayrıca konu edilecektir. Çünkü dinlerarası diyalog adına ortaya konan projelerde de açıkça görülebilecegi gibi bugün dünyanın içinde bulundugu barıs ve güvenlik sorunlarının kaynagı İslam'a dayalı terör olarak kodlanmaktadır. Arastırma BM ve AB bünyesinde yürütülen diyalog çalısmalarına iliskin kararları/ belgeleri, tek taraflılık ve çok taraflılık tartısmaları ısıgında ele alacaktır. Siyasetin içinde bulundugu iktidar ve mesruiyet krizine dinlerarası diyalog yoluyla getirilen çözüm önerileri elestirel bir analize dayalı olarak degerlendirilecektir. Nihayetinde arastırma dinlerarası diyalogun, ABD tarafından 'ılımlı İslam', Avrupa tarafından ise 'Avrupa-İslam'ı olarak formüle edilen modellere eklemlenen biçimini ortaya koyarak, Ortadogu'nun uluslararası sistemde yeniden konumlandırılısına ısık tutmaya çalısacaktır.