Browsing by Author "GERAY, Cevat (Tez Danışmanı)"
Now showing 1 - 3 of 3
Results Per Page
Sort Options
Item Anayasa'nın öngördüğü yönetim dizgesi açısından İktisadi Kalkınma Ajansı(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Bilimi) BALIM, Engin (Yazar); GERAY, Cevat (Tez Danışmanı)Kalkınma, siyasi otoritelerce birtakım politikalar esliginde, toplumsal yapıyıolusturan iktisadi ve sosyo-kültürel gelistirilmesi seklinde tanımlanabilir. Kalkınmagelismis ekonomilerden ziyade az gelismis ekonomilerin sorunu olarak karsımızaçıkmaktadır.Bölgesel kalkınma kavramının çok uzun bir geçmisi yoktur. Kavramkalkınma iktisadının ortaya çıkısı ile gündeme gelmistir. 1940'lı yıllarda önemkazanmaya baslayan kavram, daha çok dogu ve güneydogu Avrupa arasındakifarklılıklar nedeniyle ortaya çıkmıs olsa da, bölgesel kalkınma kavramı az gelismistüm toplumlar için önem tasımaktadır.Bölgesel kalkınma kısaca ulusal düzeyde girisilen kalkınma çabalarınınbölgesel birimlere indirgenmesidir.Bölgesel farklılıklar tüm dünyada var olan küresel problemlerdir. Temeldeekonomik gelismenin degisik bölgelerde esit seviyede gerçeklestirilememesindendogan bu problemin, mutlaka devlet eliyle dengelenmeye çalısılması gerekmektedir.Makro ekonomik düzeyde ve sosyal politika reformları ile desteklenmeyen birbölgesel kalkınma politikasını basarısızlıgı kaçınılmazdır.Türkiye AB'ye giris süreciyle birlikte 40 yıldır uygulamakta oldugu tesviksistemi üzerine oturan bölgesel gelisme politikalarını terk ederek yeni bir uygulamaiçine girme asamasındadır. AB'nin bütün aday ülkelere benimsettigi bu yeniyaklasım sermayeyi, özel sektörü ve bölgesel rekabeti ön planda tutmaktadır. Buyeni yaklasımın temel kurumu bölgesel kalkınma ajanslarıdır.Türkiye'deki kalkınma ajansları AB bölgesel yatırım fonlarından yeterinceyararlanamadıgından bölgesel dengesizliklerin kalkınma ajansları ilegiderilebilmesi yakın zamanda mümkün görülmemektedir. Türkiye'nin AB'ninkurulusunun 50. yıl etkinliklerine davet edilmemesi gibi çesitli nedenlerden deanlasıldıgı üzere Türkiye'nin AB tam üyeligi de uzun zaman netlik kazanamayacakgibi gözükmektedir.Abstract Development could be define as, a set of policies which is implied by politicalauthorities in order to improve the economical and socio-cultural aspects of socialstructure. Development could be seen as a problematic issue in underdevelopedeconomies rather than developed economies.The concept of regional development has not depended on a long history.This concept comes up with the emergence of the development economy. It hasgained more and more importance in 1940?s. Although concept of regionaldevelopment, came into the picture due to differences between Eastern and South-Eastern regions of Europe, is important to the countries which are underdeveloped.Regional Development, in short, is demotion of the regional units of thedevelopment efforts which attempted in national level.Regional differences are emerged because of global problems. The essence ofthe problem is based on the inequality between different sections of the world and itmust be balanced by the state. In macro-economic level, regional developmentpolicies should be supported by social politics.With the entrance process to EU, Turkey?s incentive system, which wasimplemented more than forty years and depend on regional development policies,should be abdicated and Turkey must enhance its policies and evaluate its nationalinterests. However, EU?s new perception gives feature to capital, private sector andregional competition. And this new perception of the EU gives special attention toRegional Development Agencies.Development Agencies in Turkey were not benefited enough from EURegional Investment Funds. The lack of these funds makes impossible to get rid ofregional inequalities by development agencies. Turkey was not invited to EuropeanUnion?s fiftieth year celebrations and this make clear that Turkey?s fullmembership is not seen possible not only in short-run but also in long-runItem Çevre sorunları ve eğitim (çevre konusunda formatör öğretmen eğitimi kursu uygulama örneği)(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Çevre Bilimleri Anabilim Dalı) ÇELİKKIRAN, Ahmet (Yazar); GERAY, Cevat (Tez Danışmanı)Bu bölümde, araştırmanın kısa bir özeti ile sonuç ve önerilere yer verilmektedir. Özet Çevre, bireyin diğer insanlarla, insan dışındaki canlılarla ve tüm cansız öğelerle olan karşılıklı etkileşimini içeren bir bütünlüktür. Bu bütünlük bilinci insana özgüdür. Bu nedenle insanın çevreye karşı duyarlı olması, bu duyarlığına ilişkin olarak alışkanlıklarım, tutum ve düşüncelerini kontrol etmesi, zaman içinde değiştirmesi söz konusudur. Özellikle sanayi devrimini izleyen dönemlerden başlayarak, insan çevre ilişkilerinde, insanın çevreye karşı tutum ve düşüncesinden kaynaklanan sorunlar gözlenmektedir. Bu sorunların boyutları evrenseldir, ilgi içeriği çok yönlüdür. Türkiye, sanayileşme sürecinde sorunun bu çok yönlülüğünü sınırlı da olsa algılamaya başlamıştır. Bu nedenle çevre sorunları bilimsel çalışmaların yöneldiği önemli bir ülke sorunu niteliği kazanmaktadır. Her bilim çevre sorunlarına kendi birikimi ile özel yöntem ve tekniklerini kullanarak çözüm aramaktadır. Çevrenin insanla olan ilişkileri açısından çevre sorunlannm çözümünde eğitimin, bilgi kazandırma, tutum, davranış değiştirme işlevi göz önüne alındığında eğitim çevre sorunlarında etkili bir konuma gelmektedir. Eğitimin en kritik parçası olan öğretmen ise "çevre için eğitim" de daha da bir ön plana çıkmaktadır. Türkiye'de halen görevde olan öğretmenler için çevre sorunları yeni olgulardır. Öğretim programlarında da dolaylı biçimde yer almaktadır. Bu yeni durumu karşılamak amacıyla 1993-94 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı, Çevre Bakanlığı ile işbirliği yaparak 232 öğretmem "Çevre Konusunda Formatör Öğretmen Eğitimi Kursu"na alarak formatör öğretmen olarak yetiştirmiştir. Ancak, bu öğretmenlerin alanda yetiştirildikleri çevre konularında ne derece etkili oldukları bilinmemektedir. Türkiye'de en yoğun biçimde sanayileşen ve çevre kirliliğini yaşayan bölge Marmara Bölgesidir. Yukarıda sözü edilen öğretmenlerin 30'u Marmara Bölgesindeki okullarda görev yapmaktadır. Bu araştırmada formatör öğretmenlerin etkililiğini ortaya koymak için, Marmara Bölgesindeki formatör öğretmenlerin ve aynı bölgede çalışan, aynı sayıda bu kursa katılmamış öğretmenlerin çevreye ilişkin bilgileri, bilgi kaynaklan, düşünce ve yargılan, duyarlıklan, çevre sorunlarının ortaya çıkış nedenlerine, çevre kirlenmesinin önlenmesine, çevrenin korunması ve bunun engellerine, çevre için eğitime ve çevreye ilişkin etkinlikleri ile çevre sorunlannın çözümüne ilişkin önerileri de karşılıklı olarak incelenmeye çalışılmıştır. Karşılaştırmaya esas olacak verilerin toplanması için grupla görüşmeye uygun hazırlanan soru kağıdından yararlanılmıştır. Öğretmenlerin soru kağıdma verdikleri yanıtlann yüzde oranlan karşılaştınlarak fark olup olmadığı sulanmıştır. Sonuçlar Araştırmanın genel sonucu, formatörlük kursuna katılan 20 pozitif bilim alanından, 10 din kültürü dallarından, toplam 30 formatör öğretmenin; a) Çevre bilgisi, bilinci, duyarlık düzeyleri b) Çevre sorunlannın ortaya çıkış nedenleri c) Çevre korunması ve kirlenmesinin önlenmesi 5. Foraıatör öğretmenler kurs sonrası, çevre konusunda edindiklerini genellikle geleneksel sözel etkinliklerde bulunarak kullandıklarını belirtmişlerdir. Araştırmanın bulguları izlendiğinde, çevre kirliliğini yaşamak konumunda olan Türkiye'de Milli Eğitim Bakanlığının çevre için eğitim girişimi bir gerekliliği karşılamaktadır. Bu düşünceye yönelik olarak, öncelikle öğretmenlerin yetiştirilmesinden başlanması da anlamlı ve etkili bir strateji olarak değerlendirilebilir. Ancak, çevre için eğitim konusunda foraıatör öğretmenlerin yetiştirilmesi için hazırlanan programın yeterince etkili olmadığı anlaşılmaktadır. Formatörlük kursuna katılan öğretmenlerin, katılmayan öğretmenlerden, beklenen düzeyde farklılaşmamasınm kesin bir nedenini, bu araştırmanın bulgularına dayalı olarak ortaya koymak olanaklı görülmemektedir. Araştırmacının beklentisi, pozitif bilim öğretmenlerinin çevre konusunda duyarlıklarının daha yüksek olacağı yönünde iken, genelde din kültürü öğretmenlerinin de en az pozitif bilim öğretmenleri kadar çevre korumasına karşı ilgili oldukları sezinlenmiştir. Kursa katılan ya da katılmayan öğretmenlerin eğitim sürecinde çevre konusuna ilişkin etkinlikleri geleneksel ve sınırlıdır. Eğitimde çevre sorunları, dolaylı olarak genelde ilköğretim düzeyinde ele alınmaktadır. Türkiye'de çevre kirlenmesine ilişkin nedenler ve engeller, kalkınmakta olan ülkelerinki ile benzerlik göstermektedir. d) Çevre korunmasının engelleri e) Çevre için eğitim yönlerinden, formatörlük kursuna katılmayan öğretmenlerden anlamlı bir farklılık göstermedikleri biçiminde ifade edilebilir. Ayrıntıda bakıldığında formatör öğretmenlerin diğer meslektaşlarına göre tüketim sürecinde çevre kaygısı taşıdıkları, çevre konusunda etkinlik gösteren gönüllü bir kuruluşun adım ve çevreyle ilgili yönetmelikleri bildikleri, çevre sorunlarının ortaya çıkışında nüfus artışını etkili buldukları gözlenmiştir. Kursa katılan ve katılmayan din kültürü öğretmenlerinin de çevrenin korumasında dinsel değerler, öğretiler ve yaptırımların etkisine pozitif bilim öğretmenlerinden daha fazla katıldıkları anlaşılmıştır. Formatörlük kursuna katılan ve katılmayan öğretmenler arasında ortaya çıkması beklenen farklılığın kaynağı Milli Eğitim Bakanlığı ve Çevre Bakanlığının ortaklaşa düzenlediği "Çevre Konusunda Formatör Öğretmen Eğitimi Kursu"dur. Anılan kursun bir farklılık yaratmadığı açısından, bu kursun, katılan öğretmenler tarafından değerlendirilmesi önem taşımaktadır. Formatör öğretmenler, çevre konusunda formatör öğretmen eğitimini şöyle değerlendirmektedirler: 1. Formatör öğretmenlerin yarısı çevreyle ilgili kursun yeterince yararlı olduğu kamsındadırlar. 2. Formatör öğretmenler genelde, kursta ele alman "Su Kirlenmesi ve Kontrolü" konusundan yararlandıklarım belirtmektedirler. 3. Formatör öğretmenler kursta görev alan öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Veysel Eroğlu'nu en yararlı öğretim görevlisi olarak değerlendirmektedirler. 4. Formatör öğretmenler kursun sürekli olarak, yenilenerek sunulmasını önermektedirler. Abstract As an industrializing and developing country, Turkey has been experiencing environmental problems. Turkish educational system is concerned about raising individual environmental consciousness and transforming actions to solve environmental problems into cultural behaviour patterns. Training of master teachers by cooperation of Ministry of National Education and Ministry of Environment was the first activity of the "Education for Environment" initiative. The purpose of this study was to examine differences between master teachers and their colleagues who were not trained as master teachers in terms of their knowledge, consciousness, and actions about environment. During 1993 and 1994, 232 teachers in subject areas of Religious Culture and Physical Sciences were trained at the "Master Teacher Training for Environment Course". Research findings were based on data collected via interview from 30 master teachers and 30 teachers who did not attend master teacher framing course in Marmara Region. Responses were tabulated as frequencies and percentages. Findings indicated that there were no differences between master teachers and their colleagues who thaught in similar subjects in terms of their knowledge, sources of knowledge, thoughts and judgements about environment and environmental issues. Master teachers responses indicated that the "Master Teacher Training for Environment Course" had short term effects on their thoughts and actions about environment. There were also no differences between religious culture teachers and physical sciences teachers in terms of their consciousness level about environmental issues. Changing circumstances give new roles and tasks to social institutions. Within this context, educational institutions have to include "environmental issues" in their curciculums. However, inclusion of environmental issues in curriculum should not be limited to a particular educational level or its treatment as a side subject within some courses. Environmental issues should be treated as a part of knowledge and skills necessary for participation of individual in a modern society at all educational levels.Item Planlı dönemde uygulanan kırsal kalkınma modelleri üzerine bir inceleme(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Anabilim Dalı Kent ve Çevre Bilimleri Bilim Dalı) KILIÇ, Selim (Yazar); GERAY, Cevat (Tez Danışmanı)"Planlı Dönemde Uygulanan Kırsal Kalkınma Modelleri Üzerine Bir İnceleme" adlı tez, başlıca beş bölümden oluşmaktadır. Birinci Bölüm "Kırsal Alanda Ekonomik ve Sosyal Yapının Görünümü başlığı altında olup, kırsal alanda toprak insan ilişkileri, örgütlenme, nüfus, gelir dağılımı ve yerleşme gibi konular irdelenmektedir. "Kalkınma Sürecinde Kır ve Kent" ikinci bölümde incelenmektedir. Bu bölümde kırsal alan kavramı, kentin tanımı, kır ve kent arasındaki ilişki gibi konular incelenmektedir. Ayrıca kırın ekonomik, sosyal, yönetsel açıdan tanımlarına yer verilmiştir. Başta kır olmak üzere, kır ve kent tanımları yapılmış ve özellikle kır, kent ayırımında karşılaşılan sorunlar üzerinde durulmuştur. Üçüncü Bölümde kırsal kalkınma kavramı ve kırsal sanayi "Kırsal Kalkınma" başlığı altında incelenmektedir. Dördüncü bölüm "Planlı Dönemde Kırsal Kalkınma " başlığı altında olup, bu bölümde kırsal alana yönelik çalışmalar planlı dönem öncesi, planlı dönem ve yeni liberal dönem olmak üzere üç bölümde incelenmiştir. Planlı Dönemde uygulamaya konan kırsal alana yönelik toplum kalkınması, kırsal alan planlaması, merkez köy, köy kent ve tarım kent yaklaşımları incelenmektedir. Yine bu bölümde 1980 sonrası kırsal alan yönelik devlet politikalarına yer verilmiştir. Tezin beşinci bölümünde ise, "Niğde Köylerinin Sorunları Üzerine Bir Araştırma" başlığı altında, Niğde ili kırsal yapısı ve sorunları ortaya konmaya çalışılmıştır. Niğde incelemesinde üç köy ele alınmış ve bu köylerin sosyo ekonomik ve kültürel yapısını ortaya koymak için bir anket hazırlanmıştır. Bu anketle bu güne kadar yapılan kırsal kalkınma çalışmalarının nasıl bir noktaya geldiğinin saptanması amaçlanmıştır. Sonuç değerlendirme ve önerilerden oluşmaktadır. Kırsal alanla ilgili yapılan çalışmalarda neden başarısız olduğu irdelenmiş ve kırsal alana yönelik politikalarda başarılı olması için, nasıl bir politika izlenmesi gerektiği konusu üzerinde durulmuştur. Abstract The thesis titled "A Study on Urban Development Models implemented During the Planned Period" is mainly composed of five sections. The heading of the first section is, "The Status of Economic and Social Structure of the Rural Area" and subjects such as relationship of soil and human beings, organisation, population, income distribution and settlement in rural area, are analysed. "Rural and Urban in Development Process" is the topic of the second section. The section examines such topics as concept of rural area, definition of city(urban), and the relations between rural and urban. Furthermore, rural is defined from the angles of economic social and managerial characteristics. Heading with the rural, the definition of rural and city(urban) are given an despicably problems faced with respect to rural and separation are emphasised. In the third section, the concepts of rural development and rural industry are examined under the heading "Rural Development". Fourth section covers "Rural Development in Planned Period. In this section, studies directed to rural areas are examined under the three sections termed. Before the Planned Period, Planned Period and the New Liberal Period. The Development of Community, Rural Area Planning, Central Village, City Village, Forming. City approaches are means, directed to rural area and put into implementation during the planned period. Again in this section the state policies directed to rural area after are covered. In the fifth section of the thesis efforts are made to uncovers the rural structure and problem of the city of Niğde by basing on a research titled. "A Research Study on the Problems of the Villages of Niğde". In the study about Niğde three villages were covered in the study villages was prepared. With this survey the objective was to find out if what was the point reached at by the rural development studies conducted up to this date. The reasons for bring unsuccessful in studies related to rural area are analysed and the subject of what kind of policy should be implemented to and up being successful with respect to policies directed to rural area was emphasised.